Şirketlerin Sermaye Yapısı Bozuluyor

Artan rekabetin etkisi altında gerekli olan ekonomik aksiyonlar ve tedbirler şirketleri daha zor uygulama alanlarına götürmektedir. Bu koşullar çerçevesinde imalat sanayiinde faaliyet gösteren firmalar için bu hassasiyet ve uygulamalar çok daha fazla önem arzetmektedir.

İmalat sanayiinde yer alan firmalar için yatırım ve büyüme mutlak iki önemli ekonomik etken olarak stratejiler içinde yer almalıdır. Uygun koşullar ile sağlanan yatırımlar hedeflenen rasyonel büyüme sonuçlarına götürebilecektir. Yatırımlar için en önemli konu ise kaynakların dağılımı ve maliyetleridir.

Yatırımlar için gerekli olan olan şirket içi yaratılan kaynaklar (özkaynaklar) ve sağlanacak dış kaynaklardır. Şirketlerin aktifleri büyüdükçe daha fazla kaynağa ihtiyaç duymaktadırlar. Şirket içi yaratılan kaynakların son yıllardaki gelişimi incelendiğinde, şirketlerin fon yapısının bozulmaya başladığı, özkaynakların aktifler içindeki payının azalırken, mali borçların payının arttığı gözlemlenmektedir.

2015 yılında İSO I. 500 firmalarının aktifleri %12,7 oranında büyürken özkaynakları %4,5 oranında büyümüş, bunun yanında mali borçlar ise 2014’e göre %25 oranında artış göstermiştir.

Kaynakların dağılımının yıllar içindeki gelişimine bakıldığında özkaynakların payının daraldığı ve mali borçların payının arttığı görülmüştür. 2012 yılında özkaynaklar %47 ve mali borçlar %27 paya sahipken, 2015 yılında özkaynaklar %40’a düşmüş ve mali borçlar %34’e çıkmıştır.

2015 yılında hammadde maliyetlerindeki düşüş I. 500 firmalarının Brüt Kar Marjını olumlu etkilemiş ve 2014’te %14,5 olan oran 2015’te %16,9’a yükselmiştir. Net satışlar %7 oranında artış gösterirken %9 oranında artış gösteren faaliyet giderlerinin etkisiyle Brüt Kar Marjına göre daha az artış gösteren EBITDA Marjı, %10,7’den %12,2’ye yükselmiştir. Brüt Kar Marjı ve EBITDA Marjındaki pozitif gelişmelere rağmen Net Kar Marjı 2014 yılında %5,7 iken 2015 yılında 0,1 puan gerileyerek %5,6 olmuştur.

İSO I. 500 firmalarının Faaliyet Kar Marjı 2014 yılında %6,4 iken 2015 yılında %8,7’ye yükselmiştir. 2013 ve 2014 yıllarında 50 milyar TL civarında olan EBITDA, 2015 yılında %23 artış göstererek 62 milyar TL’ye yükselmiştir. Bunun yanısıra firmaların finansman giderlerine baktığımızda 2014 yılında 16 milyar TL olan giderler 2015 yılında %75 artış göstererek 28 milyar TL’ye çıkmıştır. Dolayısıyla EBITDA’daki artış, artan finansman giderleri nedeniyle Net Kar’a yansımamış ve 2014’e göre artış oranı sadece %5 olmuştur.

Faaliyet karının finansman giderlerine oranını ifade eden Faiz Karşılama Oranının gelişimine baktığımızda, 2012 yılında 2,9x olan oran, 2013 yılında 1,9x’a düşmüştür ve 2014 yılında da bu oran sabit kalmıştır. 2015 yılında ise 1,6x’ya kadar gerilemiştir. Yani firmalar 2012 yılında faaliyet karlarının %34’ünü finansman giderlerine öderken 2015 yılında faaliyet karlarının %63’ünü finansman giderlerine ödemeye başlamışlardır.

Şirketler 2013 yılında yarattıkları EBITDA’nın 2,48 katı kadar finansal borca sahip iken 2015 yılına gelindiğinde bu oran 2,82 katına ulaşmıştır.

ISO I.500 firmalarının borçluluk rasyoları ile G20 ülkelerinde faaliyet gösteren sanayi firmalarının rasyolarını karşılaştırdığımızda, dünya ortalamasına göre durumumuzun olumsuz olmadığı görülüyor.

Buna rağmen borçlanmanın maliyeti konusunda diğer ülkelerden negatif olarak ayrışmaktayız. G20 ülkelerinin finansman giderlerinin, faaliyet karına oranına baktığımızda, ekonomik yapımızın benzer olduğu Brezilya ve gelişmekte olan diğer ülkeler dışında oranlar %15-%20 civarında ve ortalama %16 iken, ISO I.500 firmalarında bu oran %63 oranındadır.

Şirketler özkaynak yaratmada güçlük çektikleri için, büyümelerini sürdürebilmek amacıyla dışarıdan kaynak sağlamak zorundadırlar. Dış kaynakları sağlayan bankaların kredilendirme sürecine bakıldığında son dönemde bazı olumsuz gelişmelerin olduğu görülmektedir.

Bankaların mevduatlarının kredileri karşılama oranı 2012 yılında ilk kez negatife dönmüş ve verilen krediler, toplanan mevduatları aşmıştır.

Bankaların en önemli kredi kaynaklarından olan mevduatların sınırlı kalması, ekonomideki yavaş büyüme, yükselen kurlar, bankaların artan maliyetleri ve düşen sermaye yeterlilik rasyosu, bankaların kredi politikalarında sıkılaşmaya gitmelerine neden olmuştur.

Kredi tutarı 2013 yılında %32, 2014 yılında %18, 2015 yılında% 9 artmış ve kredi büyümesi yavaşlamıştır. 2016 yılının ilk 4 ayında ise kredi tutarındaki artış %2 ile sınırlı kalmıştır.

Bankaların kaynaklarının ve kredi verme kapasitesi ve motivasyonunun azalması, kredi vermede uygulanan standartlar ve prosedürlerin daha da sıkılaşmasına sebep olacaktır. Nakit akışlarını ve fon yapılarını kontrol etmekte başarılı olamayan firmalar, cirolarını arttırabilmelerine rağmen borçluluk rasyolarını iyileştirememekte ve borç ödeme kapasiteleri zayıflamaktadır. Düşen karlılıklar, artan kur farkı zararları ve finansman giderleri nedeniylefirmaların kredi ratingleri düşmeye devam etmektedir. Bankalar ise kredilendirmedemali yapısı güçlü, kredi geri ödememe riski düşük ve yan bankacılık işlemleri fazla olan şirketleri tercih edecekler ve krediye erişim diğer şirketler açısından zorlaşacaktır.